Edirnede Gezilecek Tarihi Yerler

Selimiye Camii
Paylaş
 

CAMİLER VE KÖPRÜLER ŞEHRİ EDİRNE

Edirnede gezilecek yerler denilince akla camiler, köprüler ve en önemli cami olarak da Selimiye Camii gelir.

SELİMİYE CAMİİ: Selimiye Camii ve Külliyesi, Osmanlı mimarisinin, Mimar Sinan’ın doruk noktası ve en görkemli abidesidir. Ustasının şaheseri, yaptıran Sultan II. Selimin ise açılışını göremediği rüyasıdır. Mimar Sinan camiyi yaptığında 84 yaşındadır. Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. Şehre hakim bir alanda oluşu ile halen Edirne’nin her tarafından  görülmektedir. İstanbul tarafından gelindiğinde şehre gireceğiniz anayol güzergahında karşınızda bu eseri görürsünüz. Yakınında bulunan Eski Cami (yapımı 1414) ve Üç Şerefeli Cami (yapımı 1447) de oldukça büyük camilerdir. Bunlar varken neden böyle büyük bir cami daha yapılmış derseniz Selimiye (yapımı 1574) Osmanlının mimaride geldiği en son nokta olarak Edirne’ye mührünü vurmuştur. Caminin avlu kapılarında zincir asılıdır bunun sebebi  kadim mabede girilirken eğilerek girilmesi  içindir. Caminin 99 penceresi Allah’ın isimlerini, 32 kapısı dinin 32 farzını, 4 kürsüsü 4 mezhebi temsil eder.

Öncelikle camiyi yaptıran II.Selimin hayatından kısaca bahsedelim.

Sultan II. Selim (Sarı Selim): Selimiye Camii, 1568 – 1574 yılları arasında 6 yılda inşa edilmiştir. Selimiye Camii’nin inşaatına  1568 yılında başlanmış  ve temel atma duasına II. Selim bizzat katılmıştır. Şehzade Selim, 1524 yılında Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babasının Zigetvar seferinde vefatı üzerine, 1566’da tahta çıkarak padişah olmuştur. 8 yıl Osmanlı tahtında kalmış 1574 yılında 50 yaşında vefat etmiştir. 1574’te Selimiye Camiinin inşaatın tamamlandığı haberini almış  bir cuma namazıyla birlikte camiyi ibadete açmayı planlamasına rağmen açılışı gerçekleştirememiştir. Ardından gelenler adını bu camide yaşatmışlardır. Mimar Sinan tarafından yapılan türbesi İstanbul’da Ayasofya’nın bahçesindedir.

Caminin mimarı Osmanlının mimarbaşı Koca Sinan hakkında kısaca bilgilenelim.

Mimar Sinan: Selimiye Camii Mimar Sinan’ın kendi deyimiyle ustalık eseridir. Osmanlının en güçlü çağında yaşamıştır. Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık yapmıştır. İmparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarını tasarlayıp uygulamıştır. Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesinin göstergesidir. Bunların birincisi İstanbul’daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Mimar Sinan’ın bu eseri için çıraklık dönemi eseri denilir. Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Bu eser kendi söyleyişi ile kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, 86 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” diye belirttiği Edirne’deki Selimiye Camiidir (1574).

Selimiye Camiinin Özellikleri:

Kubbe:  Selimiye Camii’nin sekiz fil ayağı üzerinde yükselen 32 metre çapındaki kubbesi, tuğla malzeme ile örülerek inşa edilmiştir. Kubbe merkezinin yerden yüksekliği 42,30 metre, çapı 31,26 metredir.

Selimiye Kubbe

Selimiye Camii Kubbesi

Kıble Duvarındaki Tek Çörtenin Anlamı: çörten yağmur sularını toplayarak akmasını sağlıyor. Tek bir kubbe tevhit inancını ve Allahın tekliğini simgeliyor, gökten yağan yağmur tek bir kubbenin üzerine yağıyor, sadece ana kubbeye düşen yağmur özel bir oluk ile kıble yönündeki çörtene geliyor ve bu çörtenden kıbleye doğru yani Allaha doğru akıyor.

Selimiye Camii

Selimiye Camii Kubbe Çörteni

Minareler: Selimiye Camii’nin dört köşesinde üçer şerefeli, dört minare bulunur. Bu minareler, yükseklikleri bakımından Selçuklu ve Osmanlı minareleri arasında ilk sırada yer alır. Kuzeybatıda bulunan minarenin yüksekliği harita mühendisleri tarafından elektronik aletle  (zeminden alem dahil)  85,67 metre olarak ölçülmüştür. Avlunun ön tarafında bulunan iki minarenin çıkış yolları birbirinden bağımsız üçer yoldur. Bu üç yoldan  üç kişi aynı anda birbirini görmeden üç ayrı şerefeye çıkabilir. Yollar, en üstte üçüncü şerefede birleşir. Medreseler tarafındaki iki minarede ise birer yol vardır. Sadece 3,80 metre çapında olan minarelerde üç yol yapabilmesi Mimar Sinan’ın bir başarısıdır.

Minber: Marmara Adası’nın beyaz renk mermerinden yapılan minberin yan tarafı  ve korkulukları, delik işi  ile işlenerek adeta dantel gibi süslenmiştir. II. Selim  minberin altından yapılmasını istemiştir. Ancak Mimar Sinan Sultanım taştan yapalım  güzel  yapalım taş  yerinde ağardır diyor ve taş  süslemeli yapıyor. Nitekim Edirne dört kere işgale uğruyor ve Sinan’ın altın yapmamasının sebebi anlaşılıyor. Eğer bu minber altından olsaydı şimdi yerinde olmayacaktı. Dik üçgen formundaki minberin toplam yüksekliği 13,60 metre olan minber dik üçgen formundadır. İçinde 24 basamağı bulunan minberin  sırt duvarı ve külahı İznik çinileri ile kaplanmıştır. Minber girişinin  üzerinde yer alan mermere nakşedilmiş levhada altın yaldızla Kelime-i Tevhid yazılıdır.

Çiniler: Selimiye Camii’nin duvarlarını süsleyen çiniler, İznik’te üretilmiştir. Bunlar Osmanlı sanatındaki en güzel çinilerdendir.

Fil ayakları: Selimiye Camii’nin kubbesi sekiz adet filayağı üzerinde yükselir. Her birinin yüksekliği 11,70 metre, çapları ise 3,80 metredir. Payandalarla birlikte kubbenin tüm ağırlığını taşımaktadırlar. Mimar Sinan, Selimiye’de kullandığı sekizgen çardak sistemi ile duvarları taşıyıcı olmaktan çıkararak bölme duvarlar haline getirmiştir. Böylece, duvar yüzeylerinde istediği gibi pencere sıraları açma imkânı elde etmiş, camide aydınlık ve ferah bir mekân oluşturmuştur.

Müezzin Mahfili: Müezzin mahfilleri, genelde camilerin arka kısmında veya kenarlara yakın bir yerde konumlandırılmaktadır.  Alt kısmında küçük bir havuz da bulunan müezzin mahfili Selimiye Camii’nde tam ortadadır. Mimar Sinan o kadar geniş ve ferah bir mekân tasarlamıştır ki, müezzin mahfilini caminin ortasına yerleştirmekte bir sakınca görmemiştir. Mahfil, on üç mermer ayağın taşıdığı bir çardak şeklindedir.

Ters Lalenin Anlamı: Müezzin mahfilinin güneydoğu köşesindeki mermer sütun üzerinde, 15 cm uzunluğunda, 5 cm genişliğinde ters bir lale motifi kazınmıştır. Bu lale motifi hakkında çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır. Arsasını camiye vermek istemeyen aksi bir kadını simgelediği rivayet edilmektedir. Tarihi hiçbir kaynakta bu bilgiye rastlanılmaz çünkü sonradan uydurulmuştur.  Selimiye Camii Edirne’nin ilk sarayından ayrılan bir bölüm üzerine kurulmuştur. Cami arsası devlete ait olduğundan herhangi bir kamulaştırma yapılmamıştır. Mimar Sinan çok sevdiği torunu Fatma’yı inşaat sırasında yanına almıştır. 8-10 yaşlarındaki  Fatma  rahatsızlanmış ve vefat etmiştir. Mimar Sinan ona bir türbe yapmış ve sandukasına boynu bükük bir lale işletmiştir. Sinan’ın  çıraklarından biride ustasının bu üzüntüsünü ters laleyi bu sütuna işleyerek göstermiştir.

Şadırvan: Beyaz renk mermerden inşa edilen şadırvan, revaklı avlunun ortasında yer alan şadırvan beyaz mermerden inşa edilmiştir.  Şadırvanın bir benzeri yoktur. Çeşmelerin tam  altında topuk taşı denen küçük bir havuz vardır ve bu akan suyun sıçramaması ve ayak yıkanırken topuğu koymak içindir. Şekli onaltıgen havuz biçiminde olup  merkezinde kâse şeklinde bir fıskiyesi bulunur.

Şadırvan

Şadırvanda topuk taşı

Osmanlı Dönemi Mezar Taşları: Selimiye Camii bahçesindeki mezar taşları Trakya Kalkınma Ajansının destekleriyle düzenlenmiştir. Mezar taşları özelde mezarda yatan kişiye, genelde mensubu olduğu medeniyete ve devrine işaret eder. Osmanlı dönemi mezar taşları bu konuda kıymetli eserlerdir. Taşın dikey kütlesi mezarda yatanı temsil eder. Başlığı ölen kişinin işini, cinsiyetini, yaşını, sosyal statüsünü ve bu hususta bazı detay bilgileri verir.

ESKİ CAMİ :

Edirne’de Osmanlılar’dan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapıdır. 15. yüzyılda yapılmış cüsseli camilerin en önemlisidir. Edirne’de zamanımıza ulaşmış ilk orjinal abidevi yapı olarak da bilinir. Bu aynı zamanda Devletin büyümesinin de simgesidir. 1403’te Sultan I. Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414’te bitirilmiştir. Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin, kalfası Ömer İbn İbrahim’dir. Mihrabın sağ tarafında Cennet Taşı olarak tanınan siyah taşın Hacer-ül Esved taşının bir parçası olduğu söylenmektedir.

ÜÇ ŞEREFELİ CAMİ:

Üç Şerefeli Camii 1437-1447 arasında, Sultan II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı Mimar Musluhiddin o dönemin meşhurlarındandır. Cami Osmanlı Devletinin 150 yıllık birikimi sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Selçuklu mimarisinden Osmanlı mimarisine geçişin ilk örneklerindendir.  24 m. çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı ayak ile taşınmaktadır. Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır. Yapı, bir yenilik olarak, enine dikdörtgen bir yapıdır. O tarihe kadar yapılmış en büyük çaptaki kubbedir.

Üç Şerefeli Camii Böylece enine gelişen mekana ulaşılmak istenmiştir. Bu planı Mimar Sinan İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimiyle uygulamıştır. Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu Camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşelerine minareler yerleştirilmiştir. Üç Şerefeli Cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır. Basamaklı üç kapıdan girilen avlunun Sütunları, granit ve mermerdendir. Avlu pencerelerinden ikisinin alınlıkları çini süslemedir. Lacivert ve ak renkli çiniler, bitkisel kıvrık dal bordürü ile çevrilidir. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı Camilerindeki en eski örneklerdir. Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67.62 m. yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır.

SARAY KÖPRÜSÜ (KANUNİ KÖPRÜSÜ):

Sarayiçi semtini, Tunca Adasını Edirne’ye bağlayan köprü Kanuni Sultan Süleyman devrinde 1553-1554 yıllarında yapılmıştır. Mimar Sinan’ın şaheserleri arasında yer alır. Halk arasında Saray Köprüsü denir. Kanuni Köprüsü 60 metre uzunluğundadır. Açıklıkları 9.75 metre,  köprü yolu genişliği 4,5. metredir. Dört gözlü olan köprü düzgün köşe planlı ve başlık kısmı piramit şeklindedir. 1902 yılında selden zarar görmüştür ve o dönemde onarılmıştır.  Son olarak ise 1990 yılında onarılmıştır.

SARAÇHANE KÖPRÜSÜ:

Saraçhane Köprüsü 1451 yılında, Şahabettin Paşa tarafından, Sultan II. Murat zamanında inşa ettirilmiştir. 1702 yılında Sultan II.Mustafa tarafından onartılmıştır. Halk arasında Saraçhane Köprüsü olarak bilinmeye devam etmiştir. Sultan II.Abdülhamid döneminde de onarım görmüştür. 10 kemeri vardır.

YILDIRIM KÖPRÜSÜ:

Yıldırım Külliyesinin yanında Tunca Nehri üzerindedir. Yıldırım Mahallesine geçiş sağlar. 1535 yılına ait onarım kitabesi bulunmaktadır. Karayolları tarafından en son 1987-89 yılları arasında onarılarak bugünkü haline getirilmiştir.

TUNCA KÖPRÜSÜ:

Tunca nehri üzerinde Edirne’nin güzel köprülerindendir. Sultan Ahmet Camisi’ni de inşa eden Mehmet Ağa tarafından 1608-1613 yılları arasında inşa edilmiştir. On gözü olan köprü için eşi bulunmaz nitelemesi yapılmaktadır. Sultan Reşat’ın Edirne’yi ziyareti sırasında üzerindeki parke granit taşlar konulmuştur ve halen orijinal taşlar kullanılmaktadır.

Edirne Tunca Köprüsü

Tunca Köprüsü

MERİÇ (ABDÜLMECİT- YENİ KÖPRÜ) KÖPRÜSÜ:

Daha önce burada ahşap bir köprü bulunmaktaymış. Köprünün yapımına 1842 yılında Sultan Abdülmecit döneminde başlanmış,  beş yılda bitirilmiştir. Yunan İşgali döneminde köprüde bulunan n kitabe, işgalciler tarafından sökülmüştür. En yeni Osmanlı yapısı olup, 12 kemerlidir. Edirnede günbatımının  en güzel izlenebildiği noktalardandır.

 

 

Bu yazı 1552 kere okundu.
  • Site Yorum

Bir adet yorum var.

  1. selami taşdöven dedi ki:

    Erhan bey, çok doyurucu bir gezi yazısı olmuş. uzun suredir okuduğum en detaylı Edirne yazısı. Burası benimde çok iyi bildiğim yerler. Yeniden gezmiş gibi oldum. Elinize, kaleminize sağlık…

Bir yorum bırak

YAZAR HAKKINDA

Şehir plancısı, doğa aşığı, gezi planlaması uzmanı. Fotoğraf çekmek ve yöresel değerleri keşfetmekten hoşlanıyor.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Mobil Sürüme Geç