Konya Mevlana Türbesine Yolculuk
21 Mayıs 2015
gezgin

Konya Mevlana Türbesine Yolculuk

Uzun zamandır Konya’ya gidip Mevlana Türbesini ziyaret etmeyi düşünüyor ama bir türlü fırsat bulamıyordum. Bir tanıdığın “Falancanın düğünü var, Konya’ya...

Uzun zamandır Konya’ya gidip Mevlana Türbesini ziyaret etmeyi düşünüyor ama bir türlü fırsat bulamıyordum. Bir tanıdığın “Falancanın düğünü var, Konya’ya gidiyoruz” demesini vesile ederek “Ne olursan ol gel!” diyen Mevlana’nın çağrısına icabet edip Konya yollarına düştüm.

Mevlana bize has bir değer olmasına karşın 2000’li yıllara dek hak ettiği ilgi ve değeri görememiş bir bilge. Ne zaman ki yurdumun entelleri “Mevlana’yı ne şekilde kazanca çevirebiliriz ?” diyerek kitaplar neşretmeye başladılar, bu bilgeyi biraz olsun tanıma fırsatı bulduk. Şimdilerde “Namazda niyazda gözüm yok-Mevlana’ya sevgim çok!” furyası ülke sathına yayılmış durumda. Mevlana üzerinden kurmaca romanlar yazanlar mı dersin, felsefesini felsefesine katık yapanlar mı dersin…

Bu yazarların en faydalıları Mesnevi’de yer alan hikayeleri kırpıp kırpıp kitap yapanlar oldu bence. Mevlana’nın klişe din alimlerine benzemediğini bu hikaye kitaplarına bakarak anlayabilirsiniz. Yer yer komik, çoğunlukla enteresan hikayelerle Mevlana hayatı, kulluğu, insanlığı herkesin anlayabileceği şekilde anlatmış. Özellikle çocuklara bu hikayelerin sevdirilmesi lazım.

Bir yeri gezeceksem, özellikle de bu yerin tarihi özelliği varsa ön araştırma yaparım. Böylece gördüklerim aklımdakileri besleyebilir. Bu seferki yolculuğumdan önce de biraz araştırma yaptım.

Mevlana Müzesi

Mevlana’nın hayat hikayesi bugünkü Afganistan civarında hüküm süren Harzemşahlar Devleti sınırları içerisinde başlar. Babası da zamanının ünlü bir din alimidir ve halk tarafından sevilmektedir. Adı Muhammed Bahaeddin Veled’dir. Fakat halkın ona ilgisi zamane hükümdarını rahatsız eder. Hükümdar “Bir yerde iki hükümdar olmaz ya sen git yada ben!” manasına gelecek nazik bir dille yazılmış mektup gönderir Bahaeddin Veled’e. O da göçmek gerektiğini anlar ve terki diyar eder.

Asıl ismi Hüseyin olan Mevlana çocuk yaşta memleketinden böylelikle ayrılır. Bir süre memleket memleket dolaştıktan sonra Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubat’ın davetiyle Konya’ya yerleşirler. Babası ölünce babasının yerine din derslerini ve vaazları Mevlana vermeye başlar. Küçük yaştan beri çoğu din aliminin takdirini kazanmış, bilgisi ve potansiyeli yüksek bir din adamı olmuştur. Fakat hocasının Mevlana’ya söylediği (Tebrizli Seyyid Burhaneddin) şu söz çok dikkat çekicidir.

“ Bilgide eşin yok; gerçekten seçkin bir ersin. Ne var ki, baban hal ehli idi; sen kal (söz) ehlisin. Kal’i bırak, onun gibi hal sahibi ol. Buna çalış, ancak o zaman onun gerçek varisi olursun, ancak o zaman Güneş gibi alemi aydınlatabilirsin”

Mevlana’nın ihtiyaç duyduğu değişim Şemsi Tebrizi ile tanıştıktan sonra aşama aşama gerçekleşmiştir. Bu durumu “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile ifade etmiştir.

Şemsi-Tebrizi (Şems güneş demek) İranlı bir din alimidir. Mevlana’nın manevi olarak hak yolunda yürümesine, aşk yolunu bulmasına yardımcı olmuştur. Onunla tanıştıktan sonra büyük bir değişim gösteren Mevlana kendini halktan tecrit etmiş, halka vaaz vermek yerine çilehanede tefekkür etmeyi tercih etmiştir. Mevlana’yı seven halk Onu toplumdan kopardığı için Şems’e düşman kesilmiştir. Bu yüzden Şems bir süre sonra kaybolmuş veya öldürülmüştür.

Şems sayesinde manevi olgunluğa eren Mevlana Mesnevi’yi yazma imkanı bulmuştur.  Ömrünü, ilim ibadet ve Mesnevi adlı kitabını yazmakla geçirmiştir. Allah aşığı olduğu için öleceği günü “Şebi Arus” yani düğün gecesi olarak tanımlamıştır. Çünkü düğün gecesinde aşık ile maşuk birbirine kavuşur. Mevlana babasının mezarı üzerine türbe yapmak isteyenlere “Gök kubbeden iyi türbe mi olur ?” diyerek engel olmuştur. Fakat ne hikmetse Onu sevenler O ölünce mezarını türbeye çevirmiştir.

Mevlana Türbesi

Mevlana Türbesi

Mevlana babasının gömüldüğü yere, Yani Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesine defnedilmiştir. Onu sevenler vasiyetine itibar etmeyerek mezarının üzerine türbe yapmıştır. Türbenin ve Mevlevi Dergahının bulunduğu yer sonradan müzeye çevrilmiştir.

Mevlana’yı araştırırken aklımda bazı sorular vardı. Araştırınca cevaplarını öğrendim. Belki siz de bilmek istersiniz.

Soru: Mevlana ne demektir?

Cevap: Mevlana “Efendimiz” demektir. Müritleri ondan bahsederken bu hitabı kullanmışladır. Mevlana’nın asıl adı Hüseyin’dir. Ona Rumi denmesinin sebebi Anadolu’nun o zamanlar Roma diyarı olarak bilinmesidir.

Soru: Şems ile Mevlana arasında nasıl bir ilişki vardı ?

Cevap: Mevlana Şems’ten bilgi ve maneviyat olarak tartışılmayacak derecede üstündür. Fakat Mevlana’ya manevi yolun kapısını öğreten Şems’tir. O’na ilahi aşkı öğretmiştir.

Soru: Mevlana gelince babası ayağa kalktı diyorlar, bu doğru mudur ?

Cevap: Rivayete göre Mevlana vefat edince babasının sandukası (Cesedinin konulduğu kısım ) ayağa kalkmış. Yani tabut ayağa dikilmiş. Gerçeği söylemek gerekirse bu ispatlanabilecek bir şey değildir.

Soru: Mevlana müzik ve sema gösterileri ile mi ibadet ederdi ?

Cevap: Mevlana’nın böyle bir ibadet şekli bulunmamaktadır. Zamanını yoğun bir şekilde ibadet ve tefekküre ayıran, kendini dünya nimetlerinden uzak tutan kişilerde bir süre sonra harikuladelikler (olağan dışı haller) başlar. Tabiri caizse akıl sıfırlanır, gönül gözü açılır. Bu hale gelen kişi kainattaki muhteşem döngüyü taklit edercesine kendi etrafında dönebilir veya “La mevcuda illa hu” yani “Kainatta Allah’tan başka bir şey yoktur” diyerek kendini yaratıcı ile bütünleştirebilir.

Bu haller dışarıdan bakanın anlayabileceği veya kolaylıkla ulaşabileceği haller değildir. 40 sene kesintisiz ibadet yapılsa da ilahi aşka ulaşılamayabilir. Ayin gibi veya tören gibi de yapılmaz, spontane gerçekleşir. Mevlana’nın ölümünden sonra Mevlana ve müritlerinin cezbe halleri törenleştirilmiş, daha sonra müzik de işin içine katılmıştır.

Mevlevilik şekilden ziyade esasa, kabuktan ziyade öze önem verir ama asla “İbadet bahane- sema şahane” tarzında bir anlayış değildir. Mevlana da asla “Boş ver ibadeti sen dönmene bak!” dememiştir.

Mevlana müzesi

Mevlana müzesi

Konya Mevlana Türbesi:

Türbe, dergah ve bahçesiyle birlikte yaklaşık onsekiz dönümlük alan müze haline getirilmiştir. İçeriye “Dervişan” kapısından girilir. Burada başka türbeler ve eskiden dervişlerin kaldığı minik odalar bulunmaktadır.

Eskiden Kuran okunan “Tilavet Odası”nda hat yazılı levhalar bulunmaktadır. Levhalarda özlü sözler yer almaktadır. Müzede Huzur-u Pir denilen bir oda bulunmaktadır. Burada da sandukalar ve Mevlana’nın ibretlik sözlerinin yer aldığı levhalar yer almaktadır. Bir levhada;

“Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol!”

Diğerinde;

“Gel, Gel, ne olursan ol, gel!

İster kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, gel !

Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel !”

Yazmaktadır.

 

Müzede sema ayinlerinin yapıldığı “Semahane” ve yeme içme gibi günlük işlerin yapıldığı “Matbah” bölümü de bulunmaktadır. Buralarda eski yaşamı canlandıran mankenler ve o zamanın eşyaları sergilenmektedir. Ayrıca bir de mescid bulunmaktadır.

Müzede 17 adet derviş odası bulunmaktadır. Buralarda bulunan eşyalar, halılar ve aksesuarlar o dönem derviş yaşamı hakkında bilgi vermektedir.

Mevlana müzesi çoğu zaman kalabalıktır. İçeriyi gezmeniz meraksız biri için onbeş dakikayı geçmez. Burayı ziyaret edenler memleketlerine döndüklerinde kendilerini çeyrek hacı gibi hissettikleri için Konya’ya giderken beklentiniz daha büyük olabilir. Ama hepi topu bu kadardır. 15-20 dakikada müze gezisini bitirebilirsiniz.

Mevlana müzesinin hemen arka tarafında şehitlik abidesi var. Burada Çanakkale Savaşı ve eski köy yaşamını anlatan tasvirler var. Bunlar birisi yapmış ve buraya hediye etmiş. Köy evleri ve savaş cephesi canlandırmaları çok güzel. Burayı ziyaret edenler gözyaşları içinde ayrılıyorlar.

Bir Yorum Bırak

Tüm Hakları Saklıdır © 2015-2022