Göreme açık hava müzesi giriş ücreti
1 Kasım 2017
ibrahim YALAVAC

Göreme açık hava müzesi giriş ücreti

Kapadokya turlarının odak noktalarından birisi Göreme açık hava müzesidir. Aynı zamanda girişte para istenmesi nedeniyle bir çok kişinin soğuk duş...

Kapadokya turlarının odak noktalarından birisi Göreme açık hava müzesidir. Aynı zamanda girişte para istenmesi nedeniyle bir çok kişinin soğuk duş yaşadığı bir yerdir. Göreme açık hava müzesi giriş ücreti tur fiyatına dahil olmadığı için yerli turistler epey homurdanıyorlar.

Üstelik müzenin az aşağısında bir kilise daha var. Onun ücreti de ayrı ödeniyor. Bildiğim kadarıyla 18 yaş altı öğrenciler para ödemeden müzeye girebiliyorlar. 18 yaşını geçmiş öğrenciler (üniversite öğrencileri, açık öğretim öğrencileri vs.) 20 TL ödüyorlar.

Tam ücret ise 30 TL. Bu ücret çoğu kişiye fazla geliyor. Müze kart ücreti 50 TL. Müze kartı bir kere alıp 1 yıl boyunca müzelerden ücretsiz yararlanabiliyorsunuz. Bu nedenle çoğu kişi 30 TL ödemek yerine 50 TL verip müze kart alıyorlar. Derinkuyu gibi yerlerde de giriş ücreti olduğu için müze kart almak avantajlı oluyor.

Göreme

İş bankasının  kredi kartı olanlara girişler bedava. Yani Kapadokya turuna katılacaksanız gidip bir iş bankası kartı çıkartmanız mantıklı olur. Vereceğiniz kart aidatını müze parasıyla telafi etmiş olursunuz.

Göreme açık hava müzesine genellikle turla geliyorlar. Ve mantıklı olan da bu. Rehber olmayınca size her yer aynı gelecek. Burada rahip ve rahibe adaylarının kaldığı yatakhaneler var. Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise gibi yerler var. Rehber olmayınca hangi kilise neresi bilemediğiniz gibi görüp de anlam veremediğiniz bir çok şey oluyor. Bu yüzden turla gitmek akıllıca olur.

Gerçi rehberin anlattıkları da bir kulağınızdan girip öbür kulağınızdan çıkacaktır. Çünkü Kapadokya turu genellikle yoğun bir program oluyor ve yapılar da birbirlerine benziyor.

Göreme açık hava müzesi hakkında bilgi

Size Göreme açık hava müzesi hakkında bilgi vereceğim. Bu bilgileri edinmek için ciddi araştırma yaptım ve bazı rehberlerden bile daha fazla bilgi sahibi oldum.

Hikayemiz Hz. İsa aleyhisselam’a peygamberlik gelmesi ile başlıyor. Hristiyanlığın gelmesi ile kendi otoritelerinin sona ereceğini anlayan Yahudi din adamları yeni dine sıcak bakmıyor. O zamanlar buralarda hüküm süren ve putperest inanışa sahip olan Roma yönetimi de Hristiyanlığı istemiyor. Bunun sonucu olarak bir avuç inanmış kişi canını kurtarmak için gözden ırak yerlere çekilmek durumunda kalıyorlar. Çünkü tevhid dinini yaymaları devletin işine gelmiyorlar, yakalandıkları yerde öldürülme durumları var.

Ihlara vadisi ve peribacalarının olduğu Kapadokya bölgesi toprağı fazla verimli olmaması nedeniyle fazla yerleşim olmayan yerlermiş. Kayaların kolay oyulabilmesi nedeniyle askerler geldiğinde köstebek gibi bir delikten girip başka delikten çıkabilecek sistemler kurmuşlar.

Göreme açık hava müzesi

Erkekler yatakhanesi

Yaklaşık 3 yüz yıl Hristiyanlar burada kaçak göçek aynı eşkıya gibi yaşamışlar. Bu üç yüz yıllık süreçte zorbalıkla bu dini yıkamayacağını anlayanlar içeriden bu dini bozmayı denemişler ve başarılı olmuşlar. Şöyle ki;

Yahudi bir din adamı sırf Hristiyanlığı bozmak için bir proje yapıyor. (Adını biliyorum ama söylemeyeceğim) Hristiyan olduğunu beyan ediyor. Dolayısı ile Devlet buna çeşitli cezalar veriyor. Ama elinde Roma vatandaşlık hakkı olan bu kişiyi Devlet öldürmüyor. Cahil ama inançlı Hristiyanlar bu kişinin (kendini mağdur göstermesi, bilgili olması ve mütevazi yaşaması nedeniyle) etrafında toplanıyor.

Bir süre sonra bu adam Hristiyanlık adına bazı saçmalıkları müritlerine yayıyor. O zamanlar dinin aslının ne olduğunu bilen çok az kişi var. Onlar da saklana saklana yaşıyorlar. Bu nedenle bu garip öğretileri insanlar din diye benimsiyor. Bu kişi gibi başkaları da var. Çoğunluğu yeni dine hasetle bakan Yahudilerden olan fake din adamları bu taktiği uyguluyorlar. Amaçları Hristiyanlığı bozup Yahudiliği baki kılmak.

İsa Aleyhisselam erken vefat edince ve Hristiyanlığa sahip çıkacak bir devlet bulunmayınca her yerde fake din adamları, fake inciller ve fake öğretiler ortaya çıkıyor.

Roma imparatorluğu zayıflayınca 293 yılında fiilen ikiye ayrılıyor. Doğudaki kısmına İstanbul başkentlik ediyor. Doğu Roma kısmı Batıdakinden daha güçlü hale geliyor ve ana imparatorluktan ayrılmak istiyor. İşte bu olay Roma İmparatorluğunun Hristiyanlığa bakış açısını etkiliyor.

Göreme açık hava müzesi

Kızlar yatakhanesi

Roma imparatorluğu putperest iken ondan ayrılmak isteyen Doğu Roma Hristiyan dinamiklere sarılıyor. Bunun kırılma anı imparatorluğun Doğu kısmını idare eden Konstantin’in Batı kısmını idare eden Maxentius ile savaşa giderken Hristiyanlığı temsil eden bir sancak açmasıdır. Yunanca Hristiyan Χριστιανισμός şeklinde yazılıyor. Bu kelimenin ilk iki harfinden sancak hazırlatmış ve orduda bunu açmış.(312 yılında olmuş bu olay)

Labarum

Labarum

Bundan anlıyoruz ki o yıllarda devlet Hristiyanlığı benimsemese de halk bu dine ciddi itibar ediyor. Bu nedenle imparator eski dinini bırakıp Hristiyanlığa geçmiş.

Konstantin Hristiyanlığı kabul edince birden bire devlet Hristiyanlığa dönmemiş sadece ordu daha iyi savaşsın diye böyle bir taktik uygulanmıştır. Hristiyanlığı devletin tek resmi dini ilan eden kişi ise Theodosius’tur. 392 yılında Hristiyanlığı devletin tek dini ilan etmiştir. Konstantin ile Theodosius arasındaki dönemde ise Hristiyanlar ile putperestler arasında ciddi kamplaşma ve çatışmalar olmuş.

Anadoluda Hristiyanlığın sistematik olarak yayılması, öğretilerin benimsenmesi, rahiplerin düzenli olarak yetiştirilmesi, manastırların çoğalması 392 yılından sonra olmuştur.

Yazıyı buraya kadar okuyanlardan bazıları  “Göreme açık hava müzesi” ile ilgili bu yazıda gereksiz detay verdiğimi düşüneceklerdir. Bu kadar detayı Kapadokya rehberlerinin yaptığı bir yanlışı açığa vurmak için yazdım.

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme açık hava müzesine turla gittiğiniz zaman rehberiniz size şöyle söyleyecek:

“Roma rejiminden kaçan Hristiyanlar buralara yerleşti. Daha sonra rahiplik okulları açtı. Kilisenin duvarlarına İncildeki öğretileri resmettiler. Bu resimleri yapmalarının amacı o zamanlar okuma yazmanın fazla olmamasıdır. Hristiyanlığı çabuk öğretmek için İncili Kilise duvarlarına özetleyerek resmettiler.”

Böylece güncel İncil’de yazılanların gerçeğe yakın şeyler olduğu turistlere ima edilir ve yabancı turistler geziden dini hassasiyetlerin uyarılması hissiyle ayrı bir memnun kalır. Bir çeşit dini tatmin yaşar. Yabancı tur rehberlerinin Hristiyan turistlere anlattığı bu safsatayı bizim Türk rehberler de Türklere anlatmaktadır.

Bu kesinlikle yalandır. Çünkü Hristiyanların Roma eziyetinden kaçıp buralara sığındığı zamanlar Hristiyanlığın ilk üç yüz yıllık dönemidir. Bu dönemde okul, manastır, resim, ikon, kilise olayı yoktur. İbadetler gösterişsiz ve resimsiz odalarda yapılmaktadır. Çünkü inananlara düzenli rahip yetiştirme, ibadet etme kolaylığı tanınmamaktadır. Sürekli seyyar yaşamakta, korku içinde hareket edebilmektedirler.

Buranın rahip yetiştirme merkezi olarak faaliyete geçmesi Devletin Hristiyanlığı resmi din olarak ilan ettiği 392 yılından sonradır. İlk başlarda tek tük yerleşim varken o tarihten sonra yerleşke kapasitesi yavaş yavaş artırılmış, kiliselere resim ve semboller eklenmeye başlamıştır. Daha sonra da İncil özetlerine yer verilmiştir. En aktif zamanı 800’lü yıllar ile 1200’lü yıllar arasındadır.

Rehberimiz bize kilise duvarlarındaki resimlerin milattan sonra ikinci yüzyılda yapıldığını söyledi. Bu doğru değildir. Şimdilerde gördüğünüz resimler 10. yüzyıl ile 11. Yüzyıl civarlarında yapılmıştır. Nereden mi biliyorum ? Çünkü resimler Bizans sanatı ile yapılmıştır. Sanat tarihçisi olmasam da Roma sanatı ile Bizans sanatı arasındaki bariz farkları biliyorum. Bu nedenle geziden sonra detaylıca araştırdım.

Eğer Derinkuyu’ya giderseniz erken dönem Hristiyanlık ile Bizans dönemi Hristiyanlığı arasındaki farkları görebilirsiniz. Derinkuyu yeraltı şehri Roma zulmünden kaçan Hristiyanlarca kullanılmış olup orada bir tek resim veya sembol bulamazsınız. Hristiyanlığın başlangıcında resim, sembol işi olsa idi Derinkuyu yeraltı şehrinde de olurdu. Peki ne zaman icat edildi bu resim ve semboller ?

Hristiyanlıktaki başlıca yol ayrımı 325 yılındaki İznik toplantısıdır. Hristiyanlığı içten çürütmek isteyen yahudiden dönme sahte Hristiyan din adamlarına zamanla binlerce yıldır şirk kültürünü Hristiyanlık ile uzlaştırmaya çalışan din adamları da katıldı. Zamanla tevhidden ayrılıp çeşit çeşit inanış modelleri icat edildi.

İmparator Hristiyanlığı benimsemişti ama Hristiyanlık binlerce yıldır fuhşiyatı normal kabul eden kitlelere “ağır” gelebilirdi ayrıca Devletin bu dini kendi çıkarları için kullanabilmesi lazımdı. Bu nedenle saray yalakası “uzlaştırıcı” din adamları eski pagan kültürü ile yeni dini harmanlayıp, halk için kolay yaşanabilir, imparator için de gücünden yararlanılabilir bir din icat etmeye çalışıyorlardı.

Her yalaka din adamı ayrı bir koldan görüş imal etmeye başlayınca her kafadan ayrı ses çıkmaya başladı. Piyasada bin türlü incilvari risale bin türlü tasavvuf fikri ortaya çıktı.

İznik toplantısı bu karışıklığı sonlandırmak için toplandı. Çünkü mezhep savaşları çıkabilirdi. Toplantının sonucu imparator Konstantin’in istediği gibi oldu. Yeni dine kadim şirk kültürünün vazgeçilmez parçaları eklenerek yeni bir amentü oluşturuldu. Bu amentü ile tek tanrının yanı sıra bir de oğul tanrı benimsendi. Bu putperest Zeus-Herkül ilişkisi gibiydi. Putperestler Herküle yarı tanrı dedikleri gibi İsa aleyhisselam da hem tanrı hem de insan kabul edilecekti.

Toplantı sonucunda bu uzlaşıya (pagan-Hristiyanlık kültürü kaynaştırması) uymayan tüm öğretiler reddedildi. Bu eksende olmayan kitaplar yakıldı. Bu süreçte hem gerçek İncil hem de yüzlerce sahtesi yok edildi.

Çoğu kişi merak etmiştir. Sadece gerçek İncil kalması gerekirken neden sahteleri kaldı diye. Şöyle örnek vereyim; Günümüzde manevi değerleri ön plana çıkaran bir hükümet iş başına gelmiştir. Ama gel gelelim, zina, şans oyunları, içki, fal, faiz, torpil, şirk, ibadet etmeme serbesttir. Bir tek domuz eti yasaktır. O yüzden de hükümet sürekli kıvranmakta, Sırbistan’dan Rusya’dan lop et ithal etmeye çalışmaktadır. Halkın tamamı domuz etine karşı olmasa, neredeyse  domuz etini serbest bırakmak üzeredirler.

Her gün “Allah Allah” diyen adamlar bunu yaparsa İmparator Konstantin nasıl doğru İncili bulacak ? O ve yalakaları işine gelen öğretileri Hristiyanlık olarak kabul etmiştir.

Hz. İsa’nın tanrılaştırmaya çalışmanın esprisi gücün tek tanrıda olmasını reddedip gücün bir kısmını insanoğluna aktarmaktır. Tanrısal güç Hz. İsa’ya da verilince, dolayısı ile onun vekili olan din adamlarına da tanrısal güç tanınmış olacaktı.(Günah çıkarma yetkisi, aforoz etme, şer olan işlere hayırlı deme yetkisi) Bu da din adamını göreve atayan İmparator’a “dini iktidar” vermek anlamına geliyor.

Özetle İznik toplantısının amacı halk arasında yayılmaya başlayan Hristiyanlığı İmparatorun istediği şekle evirmektir. Zinaya günah çıkarma kolaylığı, domuz eti ve alkole serbestlik, namaz dua yükümlülüğünün yerine sadece Pazar ayininin yapılması gibi şeyler zamanla ayarlanmıştır.

İznikteki 1. toplantıdan sonra tanrı sayısı 2’ye çıkmış, 381’deki toplantıda da Cebrail “Kutsal Ruh” adıyla tanrı kabul edilmiştir. Yani tanrı sayısı 3’e çıkmıştır. Bundan sonraki her toplantıda Hristiyanlığa bir darbe daha vurulmuştur.

Papazların normal kulluktan çıkıp ayrıcalıklı kullara dönüşmesi de zamanla olmuştur. Kardinaller, metropolitanlar normal insan gibi toprağa gömülmek yerine lahitlere konulmuştur. Duvarlara önce Hz. İsa motifleri çizilmiş, ardından din adamlarının resimleri de eklenmiştir. Göreme açık hava müzesinde gördüğünüz kiliseler yapıldığı zamanlarda din oldukça aslından oldukça ayrılmış bulunuyordu.

Bizans imparatorları Hristiyanlığı istediği çizgiye çektikten sonra artık sıra bu dinin yaygınlaşmasına gelmiştir. Bu iş için de Göreme açık hava müzesinde gördüğünüz kiliseler kullanılacaktır. Buralarda rejim dostu rahip ve rahibeler yetişip Hristiyanlığı o çerçevede yaymak üzere çevre bölgelere dağılmaktadır.

Göreme Açık Hava Müzesinin yoğun bir şekilde kullanıldığı zaman dilimi 9. ve 13. Yüzyıllar arasıdır. (Kaynak müze.gov.tr) Yani bazı rehberlerin zannettiği gibi Hristiyanlar zulümden kaçtılar da buralara 1., 2. Yüzyıllarda resim ve putlu kilise yaptılar durumu yoktur. Eğer öyle olsaydı Derinkuyuda da papaz resimleri olurdu. Buralara papaz okulları devlet emriyle kurulmuş ve şirkin Hristiyanlığa yerleşmesi için çalışmıştır.

Göreme Açık Hava Müzesine girdiğinizde sol tarafınızda erkekler yatakhanesi, sağ tarafınızda ise kızlar yatakhanesi bulunmaktadır. Burası bir kampüs şeklindedir. Zamane din akademisidir. Şapel ve manastırların haricinde yağ üretim yerleri, şarap yapım yerleri, ekim dikim alanları da vardır.

Hemen bitişikteki vadi ve etrafındaki oyuklarda kiliseler haricinde normal yaşam alanlarının da olduğu görülmektedir.

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme Açık Hava Müzesi hakkında gitmeden bolca araştırma yaptıysanız, görünce kısmen hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Çünkü kilise şapel diye anlatıla anlatıla bitirilemeyen yerler büyüklüğü yatak odası kadar olan yerlerdir. Yani ufacıktır. Bu da o zamanın yaşam standartları hakkında bilgi vermektir.

Müzenin çıkışında alışveriş yapılan yerler göreceksiniz. Burada işe yarar şeylerden çok ıvır zıvır süs eşyalarına rastlarsınız. Oniks taşından yapılma meyve figürleri, balon maketleri ve daha bir çok garip şey bulunur. Genellikle turistler bir iki parça bir şey almaktadırlar. Satılan ürünler Avanosta, Ürgüpte veya Kapadokyanın başka bir yerinde aynı fiyata bulabilirsiniz.

Bir de deveciler var. Ne alaka bilmem ama deve ile turist gezdirenler var. Ama genellikle turistlerin buna vakti olmuyor.

Bir Yorum Bırak

Tüm Hakları Saklıdır © 2015-2022