Truva Savaşının Hikayesi

Truva atı
Paylaş
 

Çanakkale’ye gezmeye gidenlerin merak ettikleri şeylerden birisi Truva Savaşının nasıl cereyan ettiğidir. Çanakkale’de gezilecek yerlerden bir çoğu Truva savaşının geçtiği antik kentlerdir. Eğer tarih eksenli bir gezi planlıyorsanız Truva savaşını ve Çanakkale’ye simge olmuş Truva atının hikayesini bilmek istersiniz.

Bu yazımda Homeros’un İlyada ve Odessa destanlarından yola çıkarak, Truva savaşlarının nasıl cereyan ettiğini anlatmaya çalışacağım. Homeros MÖ.8 yüzyılda yaşamış, Truva savaşları ise MÖ 13. Yüzyılda olmuştur. Ünlü Yunan hikayeci Homeros’un kendinden beş yüz yıl önce olmuş bir vakayı ne kadar bilebilir, bunu sizin yorumlarınıza bırakıyorum.

Truva savaşlarının geçtiği Troya Çanakkale’nin 29 km güneybatısında Tevfikiye köyünde yer alır. (Buraya Çanakkale-İzmir karayolunun 25. Km’sinden içeri 4 km giderek ulaşabilirsiniz.) Bu yerin antik çağda oldukça kritik bir konumu vardı. Ege Denizinden Karadeniz’e geçmek isteyen yelkenli gemiler yılın sadece 6 haftasında Çanakkale boğazını geçebiliyordu. Çünkü boğazı geçebilecek kadar güçlü olan rüzgar dönemi yılın sadece 6 haftasında esiyordu. Bu nedenle de Ege’den gelen gemiler rüzgar çıkana dek Truva’da bekliyordu.

Truva’lılar rüzgarı beklemek zorunda kalan gemilerden oldukça iyi gelirler elde ediyorlardı. Truva denilen liman kenti Ege-Karadeniz deniz trafiğini kontrol eden stratejik bir yer idi. Bu nedenle de komşu devletler için iştah açıcı bir yer olmuştur. Tarih boyunca Yunan devletleri, Lidyalılar, Persler ve bilimum Anadolu uygarlıkları, hasılı orduyu denkleştiren her devlet burayı ilk fırsatta ele geçirmeye çalışmıştır. Son olarak da hatırlarsanız Çanakkale Savaşları yaşanmıştır.

Gelelim asıl hikayeye;

Truva savaşları zamane Truva Kralı Priamos’un oğlu Paris’in Sparta Kralı Menelaous’un güzel karısını kaçırması yüzünden çıkmıştır. Şirin için dağları delen Ferhat, Leyla için kafayı yiyen Mecnun kusura bakmasın Paris’in yaptığı çılgınca hareket bugüne kadar aşk için yapılmış en büyük fedakarlık/cesaret/ risk veya kısaca aptallıktır.

Sparta denilen devlet (Bkz. 300 Spartalı) savaşmaktan başka bir şey bilmeyen, sabah akşam birbiriyle kavga eden insanların memleketidir. Bu adamlar Romalılar’ın ilham aldığı savaş düzeni (Hoplit düzeni) icat eden , Hoplit mızrağını icat eden savaşçı bir kavimdir. Böyle savaşçı bir devletin kralının karısını kaçırmak oldukça cesaret isteyen, akıl yoksunluğu derecesinde maceraperestliği gerektiren bir eylem.

Neyse hikayenin başına dönelim; Paris’in annesi Hekabe daha oğlu doğmadan bir rüya görür. Rüyasında doğacak oğlu sebebiyle devlet çökecektir. Kahinlere rahiplere sorar. “Devletin bekası için sen doğacak oğlunu öldürmelisin” derler. O zamanlar kahinlerin sözü gayet ciddiye alınmaktadır. Ama ana yüreği dayanamaz, yeni doğan oğlunu öldürmek yerine Kaz dağlarına bırakır. Paris Kaz dağlarında Tarzan misali büyür, yetişir.

Diğer taraftan Yunan tanrıçaları hangimiz daha güzel tartışması yapmaktadırlar. “En iyisi kullarımızdan birisine soralım, onun seçtiğini en güzel kabul edelim” derler.

Bir gün Kaz Dağlarında üç Yunan tanrıçası Hera, Athena ve Afrodit Paris’in karşısına çıkarlar ve “hangimiz en güzel “ derler. Paris elbette ki Afrodit’i seçer. Afrodit bu seçim karşısında dünyanın en güzel kadınını ona aşık etme sözü verir.

İlerleyen yıllarda Paris ailesine kavuşur . Sportif faaliyetlere meraklı olan Paris fırsat buldukça spor müsabakalarına katılmaktadır ve bir seferinde Sparta’da düzenlenen şenliklere katılır. Müsabakalar esnasında kralın karısı Helen Paris’e aşık olur. Helen de Paris’e aşık olmuştur. Birlikte Truva’ya kaçarlar.

Karısı kaçırılan Sparta kralı Menelaos, çevre kabilelere haber salar, orduyu kurup “İlk hedefiniz Anadolu!” talimatını verir.

Paris Helen’i kaçırınca Truva savaşları başlamıştır. Ama çabuk bitecek zannedilen savaş 10 yıl sürmüştür. Çünkü Anadolu şehir devletleri, ordularını  birleştiren Yunan uygarlıklarının (Akalar, Dorlar, Mikenler, Makedonlar, İonlar vs.) saldırısına uğrayan stratejik liman kenti Truva’ya yardıma gelmişlerdir.

Birbiriyle sürekli kavga eden Yunan şehir devletlerini bir araya getiren sebep görünürde Helen’in namusu olsa da asıl sebep zengin Anadolu uygarlıklarını talan etmektir. O devirde Ege’nin öbür yanındaki şehir devletleri birbiriyle savaşmaktan ekonomilerini sıfırlamış durumdaydılar. Anadolu devletleri ise parayı icat edecek derecede zenginleşmişlerdi. Birleşik Yunan orduları Truva’yı kısa sürede işgal edebilseydi, Batı Anadolu’da önemli bir üs elde edecek, buradan sonra Didim, Bergama, Knidos, Efes, Telmessos, Olimpos  gibi Likya, Karya ve Lidya uygarlıklarına ait zenginleşmiş şehirleri bir bir yağmalayacaklardı. Belki de Büyük İskender’in yaptığı gibi sıra Perslere gelecekti. Anadolu şehir devletleri başlarına bir felaket gelmesin diye Truva’yı kendi memleketleri gibi savunmuşlar ve bu yüzden savaş uzamıştır.

Homeros’un yazdığı İlyada ve Odessa  destanları bu savaşın son bir yılını detaylı olarak anlatır. Savaşın sonlarına doğru pes etmek üzere olan Yunan birleşik kuvvetleri  Apollon Smintheus (*) tapınağını yağmalarlar. Son bir kere daha Truva’yı ele geçirmeyi deneyelim , olmazsa yağmaladıklarımızla geri döneriz amacındadırlar.

Lakin tanrı Apollon, tapınağımı yağmaladınız diye Yunanlılara veba virüsü gönderip onları telef etmiştir.(Uzun süredir seferde olan Yunanlılar pislikten hasta olmuşlar fakat orduda yayılan vebayı tapınak yağmalama hadisesine bağlamışlardır.)Pişman olan Yunanlılar yağmada elegeçirdikleri tapınak rahibini kızını serbest bırakırlar. Yunan ordusunun baş kahramanı olan Akileus (aşil) den de yağmaladığı cariyeyi serbest bırakmasını isterler.

Akileus denen adam zamane Kara Murat’ı gibidir, tek başına orduları devirir. Cariye’yi geri vermesi istenilince darılır, “Bana bir cariyeyi bile çok mu gördünüz ?”  diyerek geri dönecek olur.(Çok biliyorsanız kendiniz savaşın,der)  Ama zor bela ikna ederler.

Savaşın bir döneminde Akileus Truva kralının oğlu Hektor’u düelloya davet eder. Hektor da onuru kırılacağına öleceğini bile bile düelloya katılır. Neticede Akileus Hektor’u öldürür ve cesedini at arabasının arkasına takıp sürükler. Bu Yunan ordusuna moral oldu, bu sefer Truva’yı alacağız derken, abisinin öldürülüşünü gören Paris surların arkasından bir ok fırlatır. Ok zırhın korumadığı aşil tendonuna denk gelir. (Aşil tendonu , savaşçı Akileus’tan (Aşil) gelir) Ne hikmetse Akileus bu ok nedeniyle ölür. Yunan ordusunun morali gene bozulur.

Yunanlılar son çare olarak Odyseus’a danışmaya karar verirler. Odyseus denilen zat asla bu savaşa katılmak istememiştir. Hatta savaştan kaçmak için deli numarası bile yapar. Fakat onu kerhen de olsa savaşa alırlar. O savaştan ziyade düşünce ve siyaset adamıdır. Her türlü problemi bir şekilde aşabilen, zekası Stephen Hawking ile Melih Gökçek arasında olan bir zattır.

Odyseus  deniz tanrısı Poseidon’un simgesi olan bir at heykeli yapılmasını ister. Heykel ahşaptan, içi boş ve sadece içeriden dışarıya açılabilen mekanizmaya sahiptir. Yunanlılar heykeli kıyıya bırakıp tası tarağı toplayarak Ege’ye açılırlar.

Maksat Poseidon’a armağan sunmuş ve başka bir sefer saldırmak üzere memleketine dönmüş intibası vermektir. Yunan donanması denizde ufukta kaybolduktan sonra U çekip Bozcada’ya demir atar.

Truvalılar Yunanlılar’ın pes ettiğini görünce güvenlik önlemlerini alt seviyeye indirirler ve kıyıya bırakılan  at heykelini tapınağa sunmak üzere kaleden içeri alırlar. Truvalı rahipler bu işte bir numara olduğunu sezerler ama halk savaştan bıkmıştır, savaşın gerçekten bittiğine inanmak isterler.

Atın içinde Yunan askerleri vardır, gece atın içinden çıkıp kalenin kapılarını açarlar ve Bozcaada’ya işaret çakarlar. Sonrasını tahmin etmek güç değil. Şafak baskını yapan Yunanlılar Truva’yı yakıp yıkarlar. Truva atı hilesini bugünlerde en etkili bilgisayar virüslerine ilham vermiştir. Sizin bilgisayarınıza sızar ve kişisel bilgilerinizi karşı tarafa yollar.

İşte hikaye böyle anlatılır. Ama gerçeğin asla karı-kız meselesi olmadığını, ayının bal kovanını talan etme meselesi olduğunu belirtmek isterim. Fakat insanoğlu kirli amaçlarına her zaman janjanlı ambalajlar üretebilmiştir. İlyada ve Odessa destanları da bunun en iyi örneklerinden ikisidir.

Truva’nın bulunduğu yer tavlada şeş kapısı misali stratejik bir yerdedir. Atalarının başaramadığını Büyük İskender başarmış ve tüm Ortadoğu’yu talan etmeyi başarmıştır. Bu yüzden Batı medeniyetinde çocuklara Alex veya Alexander ismi sıkça konur. Kimse hırsız veya talancı diye bahsetmez.

Büyük İskenderden yüzyıllar sonra haçlı seferler aynı “kutsal” amaçlar için tertiplenmiştir.  Haçlı savaşlarından yüzyıllar sonra da Çanakkale Savaşları olmuştur. İngilizler ve Anzaklar hala “kutsal” amaçlarla savaşa  katılan askerlerini şafak ayiniyle anar Gelibolu’da.

Son olarak bir de 11 Eylül meselesi var. Bu sefer Çanakkale’ye saldırmıyorlar ama “kutsal” amaçlar adına Doğu’yu kan gölüne çevirmeye devam ediyorlar.

Batı medeniyeti emellerini doğrudan değil “Truva atları” yardımı ile gerçekleştiriyor. Tıpkı savaşla geçemediği Çanakkale’yi Mondros Ateşkes Anlaşmasına istinaden elini kolunu sallaya sallaya geçmesi gibi. Her seferinde de kirli emellerini , kahramanlık destanı olarak anlatıyor.

*  Apollon Smintheus tapınağının anlamı: Smintheus farelerin efendisi demektir. Fare kahinliği temsil etmektedir. Bu tapınaktaki rahiplerin kehanet gücü nedeniyle bu isim verilmiştir. Apollon ise bir Yunan tanrısıdır. Apollon Smintheus tapınağı tanrı Apollon’a adanmış kehanet gücü yüksek rahiplerin tapınağı anlamına gelmektedir.

Bu yazı 6991 kere okundu.
  • Site Yorum

3 adet yorum var.

  1. Selami Taşdöven dedi ki:

    Truva savaşı hikayesi nereden çıktı, Çanakkale de gezilecek yerleri yazmanızı beklerdim. Burası tarih sitesi değil gezi sitesi sanıyordum.

  2. Baran dedi ki:

    Çanakkaleye gelip görmek istediğim yerlerden ilki diyebilirim. Hikayesini de çokca duymuştum fakat buradan okumakda iyi oldu.

Bir yorum bırak

YAZAR HAKKINDA